be with you / 지금 만나러 갑니다 2018 | G. Kore Filmi

Şimdi, yeni bir şey keşfetmenin ve güzel bir film izlemenin sevinciyle yazıyorum. Birkaç on dakika kadar önce izlemeyi bitirdim, Be with You ya da orjinal dilden Türkçe’ye tercümesine göre “Şimdi Buluşmak İstiyorum”. 2018 yılında vizyona girmiş ve Kore’de ilk birkaç haftasını da rekor seyirciyle geride bırakmış bir sinema filmi imiş.

İngilizce Be with You olarak lanse edilmiş. Korece’den ismi”Şimdi Buluşmak İstiyorum” olarak tercüme edilebilir. Jang-hoon Lee tarafından yönetilen film 2018’de vizyona giriyor ve Ji-sub So ile Ye-jin Son başrolleri paylaşıyor. Çocuk oyuncuyu da Ji-hwan Kim canlandırıyor.

Takuji Ichikawa’nın romanına dayanan ve aslında Japonya’da 2004’te vizyona giren aynı isimli bir filmin uyarlaması olan bu Be with You, daha önce izlediğim fragmanı ve okuduğum hikayesine göre beni şaşırtan bir film oldu.

Öncelikle söylemeliyim, hikaye beni büyük bir dram ile karşı karşıya kalacağımı ikna etmişti. Ne var ki, evet böyle bir dram vardı ama filmin ilk sahnesinden önemli bir bölümüne kadar olan kısmının nasıl geçtiğinin farkına varmıyorsunuz, öyle bir akıcılık var ve sizi bahsi geçen drama hazırlıyor her sahne, adım adım o an’a gidiyorsunuz ve her şeyin tanıklığını yapıyorsunuz. Bu sırada sürekli tebessüm edecek şeyler buluyorsunuz emin olun.

Sözünü ettiğim hikaye ise aslında anlatması zor. Daha önce Kore ya da Japonya’dan sinema filmi veya dizi izlemiş iseniz aşinalığınız bile olabilir bazı şeylere. Ancak hikaye için birkaç cümle ile kısacık bir özet verebilirim, belki. Hikaye annesini kaybetmiş küçük bir çocuğun veya bir parçasını kaybetmiş bir ailenin üzerine kurulu. En büyük ilgi çekici yanı ise kaybettiklerimizin geri gelemeyecek oluşuna dokunması.

Be with You, tüm hikayeyi özetleyen küçük bir anime ile başlıyor ve anlıyoruz ki, bu anime Ji-ho’nun annesi Soo-ah tarafından Ji-ho için yazılmış ve filmin sonlarında bu anime anlam kazanıyor. Aslında bütün o ilk yarım veya bir saat gerçekten de filmin sonunda gerçek anlamını buluyor. Bu tür filmleri seviyorum, insan filmin sonunda hayrete düşebilmeli ilk hikayeyi tanıdığında gördükleriyle. Çünkü her gördüğümüz sahne boşa geçmemeli, bir yerlere bağlayabilmeliyiz bence. Bu açıdan takdir ettiğim, izlediğim için mutlu olduğum bir filmdi.

Sonra? Annesini kaybetmiş bir çocukla başlıyoruz, cenaze törenine gelen yakınların çocuk doğduğu için kadının öldüğüne dair konuşmalarını duyan bir çocukla ve o çocuğun yağmur mevsimi geldiğinde annesinin tekrar geleceğine olan inancıyla başlıyoruz. Öyle de oluyor, biraz kim nedir ve nasıl bir hayatın içine giriyoruz, anlayana dek Soo-ah geliyor. Onun gelişine bir tek şaşırmayan Ji-ho, şaşıranlar da Soo-ah’ın eşi Woo-jin ve Woo-jin’in yakın arkadaşı Hong-goo, Ji-ho’nun amcası. Tüm hikayede karşılaştığınız dört kişi ama bu kadar az kişiyle çok büyük ve güzel bir iş çıkmış. Yani, hikayeye göre ölen bir kişinin geri geldiğini(!) başka gören de bilen de yok, bir kişi hariç, filmde görürsünüz.

Soo-Ah geliyor, gelmesine de hafızasını kaybetmiş, kim olduğunu bilmiyor ve oğlunu, kocasını tanımıyor. Woo-Jin zaten ne yapacağını, ne düşüneceğini bilemez hâlde ilk O’nu gördüğünde. Aslında böyle bir durumun rolünü oynamak da yazmak da çok zor olmalı. Bu zorluğu Ji-ho, yani bir çocuk karakteriyle çözmüşler daha doğrusu kotarmışlar. Çünkü söylediğim gibi bir tek Ji-ho inanıyor ve aslında biliyor Soo-Ah’ın geleceğine ve öyle de oluyor, babasının afallamasına karşın onun dirayetle annesine sarılışı falan o sahneyi bu şekilde atlatmalarına yardımcı olmuş. Arkasından hikaye zaten bir zemine oturuyor, bir güzel bizi, izleyiciyi uyutuyorlar ve bir masalın içinde kendimizi buluyoruz elbet. Saf romantizm giriyor devreye, hafızasını kaybetmiş bir anne ve aslında bir eşe, hafızasını hatırlatacak geri dönüşler lazım. Bir roman ya da hikaye yazıcısı için bulunmaz bir nimet. İlk aşk, ilk tanışma, ilk görüş, ilk falan filan. Woo-Jin’in bakış açısından liseden başlayan bir tanışma ve ilk bakışta tek taraflı garip bir aşkın hikayesini izliyoruz. Garip diyorum çünkü gerçekte üç kez buluşuyorlar ve dördüncüde evleniyorlar. Yine de bu süreç sadece aşk üzerinden değil Woo-Jin’in başına gelenlerin hikayeye dahil edilmesiyle anlatılıyor, iyi de oluyor, konu ve hikaye zenginleşiyor, izleyici daha iyi bir şekilde hikayenin içine sokuluyor.

Soo-Ah’ın gelişinden sonra baba-oğulun beraber uyumu beni mest etti. İyi düşünülmüş şeylerdi, oyuncular da güzel oynamış. Soo-Ah sonuçta tüm çevrece öldüğü biliniyor, geri geldiği hem hikayede açıklamak zor hem de anlaşılır değil. Bunu kısıtlamak için bize küçük bir dünya kuruyorlar, kendi hikayelerinde.

Artık Soo-Ah, alışmaya başlamıştır bir oğlu olduğuna ve bir eşi olduğuna. Bir mutlu aile tablosu ki, eminim, hiçbir izleyici bitsin istememiştir. Ancak yağmur mevsimi ile gelen; yağmur mevsimi ile geri gidiyor. Soo-Ah, kendi küçük atölyesinde bir defter bulur, sonrasında hikayemiz yeni bir yöne evrilir. Demek istiyorum ki, dram başlıyor bu noktadan sonra; güldük, eğlendik, ruhumuz şöyle bir açılmıştı ama hikayede biten yağmur mevsimi izleyicide başlamak üzereydi!

Bir geri dönüş vardı ve Soo-Ah bunun farkına varmıştı, ben biraz buna hemen uyanamadım tabii ama ikinci seferde yakalamıştım, ilk uyarıyı kaçırmışım. Bu noktadan sonra çok fazla anlatmak istemiyorum, filmi izleyecek olan sonra bana kızabilir ama filmin sonlarına doğru diyecek oldum ki dememeliyim, ben tam film bitti dediğim sahnenin öncesinde Ji-Ho’nun okulda bir müsamere sahnesi var, oldukça etkileyici! Daha fazla yoruma gerek yok.

Ne var ki, bu sahneden sonra film bitti derken madalyonun diğer yüzü gibi film sanki yeniden başlıyor ve biz hikayenin bir diğer tarafını görüyorduk. Biraz klasik kalabilirdi ama hikayeye sürekli Woo-Jin tarafından bakarken bir anda Soo-Ah’ın bakış açısından aynı hikayeyi izlemeye koyulduk. Bence son derece güzel oldu, her filme konsun ama bu şekilde yerini bulsun, hiç sıkıcı bulmam. Söylediğim gibi ben artık film bitti, ne güzel bir şey izledim diyordum derken yeniden bir şeyler başladı son yarım saatte, sanki bir tam olarak tadını alamadığın bir şeyin biteceğini beklerken bitmemesi ve o tadın artarak devam etmesi gibiydi. En vurucu sahneler de bu kısım da geliyor zaten. Meğer Woo-Jin’in aşkı tek taraflı değilmiş, meğer Soo-Ah dünyaya geri gelse tekrar severmiş!

Artık susmanın zamanı geldi. Çok uzun zaman geçmiş (tam üç sene) bir film, bir Kore filmi hakkında yazmayalı ve ben bu saatte buraya gelip bu filmi yazmışım. Bence mi? izleyin: 지금 만나러 갑니다.

Gökhan Atmaca – twitter.com/kuarkatmaca | instagram.com/anadoluca

Share

You may also like...

Leave a Reply