Yalnızlar Cemiyeti

..dışarı çıktı, koridorlar arasında epeyce yürüdükten sonra can sıkıcı olduğunu düşündüğü ve yıllarını geçirdiği bu hastane binasının dışına çıktı. Sigarasını yaktı. Hiçbir şey düşünmek istemedi. Mümkün değildi. Sahi insan bunu yapabilir miydi? İç sesine kulak asmadı, cevap vermedi, düşünmedi. Sadece yeni bir sigara daha yaktı. İki dudağının arasına götürdüğü sigarasının dumanını iyice içine çekti, sonra rahatlar gibi nefesini bıraktı, tekrar içine çekecek oldu. Fena bir öksürük tuttu, gözlerinden yaşlar gelircesine öksürdü. Biraz rahatlayınca, elindeki sigarasını yere attı ani bir hareketle, ayakkabısının altında sigarasını ezmenin anlamsız memnuniyetiyle “hâlâ yaşıyorum” dedi ve ekledi,”içerideki çocuk da yaşayacak, yaşamalı…”

Bir bekleyeni vardı diye düşünüyordu. Kendisi yalnızdı, yalnızlardandı, sanki bir cemiyete kayıt olmuştu gençliğinde ve ayrılmak mümkün değildi; yalnızlar cemiyeti tehlikeli bir örgüt gibi tam bağlılık istiyordu anlaşılan. Bir kere evlenmişti, tıp fakültesini yeni bitirmişti. Son sınıf öğrencisi iken alt döneminden tanıştığı, aşık olduğu güzeller güzeli biri vardı. O da mezun olur olmaz evlenmişlerdi, sevdalarının belki de olgunlaşmasını bekleyememişlerdi. Geçim sıkıntıları baş gösterince, işlerinin doğası gereği stres yükü aşırı olunca, üstüne üstlük aileler arası problemler ilişkilerini iyice yıpratmıştı. Sonunda o çok sevdiği eşinden, sevgilisinden ayrılmıştı doktor İhsan bey. O ayrılıktan sonra kimse ile görüşmedi, tanışmadı, evlenmedi. O tek celsenin görüldüğü gün yalnızlar cemiyetine katıldığı gün oldu. O günden beri yalnız, o günden beri sadece doktordu. Çoğu yalnız gibi işinde başarılı olmanın yolunu aramış ve tıbbi araştırmalarda öncü bir akademisyen, doktor olarak ülkenin ileri gelen seçkin tıp doktorlarından biri olmuştu. Bu gizemli davanın bir parçası, bu hastanenin başhekimi olarak seçilmesinde yaptığı çalışmaların etkisi elbette vardı.

Odasına geçen doktor, hastasının son durumunu içeren bir rapor dosyasını masasının üzerinde olduğunu gördü. Memnuniyet hissine ister istemez kapıldı. Böyle iyi ve becerikli asistanlarla çalışabildiği için mutluydu. Rapor dosyasının üzerinde bir isim uzaktan bile seçiliyordu, Yusuf Ayaz. Hemen altında da 21 gün ibaresi vardı. Doktor İhsan bey, uzun süre olmuş diye iç geçirdi. İyileşeceksin evladım, bekleyenin var diye söyleniyordu farkında olmadan. Bekleyeni olmayanlar bile yaşıyor evladım, ölüm bile beklemiyor evladım bu yaşlı bedeni…

Birkaç yıldır ara vererek de olsa yazmakta olduğum romanın son kısımlarından bir kesitini ekledim. Bu kısımdan sonra kitapta gelişen olayları burada sözü edilen İhsan doktorun hastasının kendisine gelmesiyle bir sonuca bağlayacağım. Ardından kitaptaki hikaye, yazmaya başladığımda planladığım gibi bir finalle bitmiş olacak. İki Yalnızlık Bir Aşk Eder adını vermeyi düşündüğüm romanla ilgili “Güzel şeyler yazmak gelmiyor içimden..” isimli yazıda birkaç detaydan daha bahsetmiştim. İsterseniz okuyabilirsiniz o yazıyı da.

Gökhan Atmaca, MSc. twitter.com/kuarkatmaca

Share

You may also like...

Leave a Reply